Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü
(UNESCO) tarafından değerler eğitimi; “Çocukların ve
gençlerin pozitif değerleri keşfedip geliştirmeleri ve kendi
potansiyellerine göre ilerlemeleri için yürütülen eğitimsel
gayretler” olarak tanımlanmaktadır. Kavram olarak “değer”
ise, bireylerin objeleri, insanları, fikirleri, durumları ve
hareketleri iyi-kötü, doğru-yanlış, istenen-istenmeyen ve
bunun gibi yargıları oluşturan ilkeleri ifade eder.
Gerek eğitim-öğretim programları, gerekse ders kitapları
aracılığıyla değerlerin öğretilmesi konusu, eğitim biliminin
üzerinde ısrarla durulan konuları arasındadır. Eğitimin,
toplumsal yaşam içinde evrensel, yerel ve kültürel değerler
sistemini bireylere iletme noktasında önemli rol oynadığı
bilinmektedir.
Eğitimin hedeflerinden birisi değer yaratmak, bir diğeri
de yaratılan ve herkes tarafından kabul edilen değerleri
davranış haline getiren bireyler yetiştirmektir. Bireylerin
davranışları dolayı ya da dolaysız olarak değerler tarafından
yönlendirilir. Çocukların doğruları öğrenmesi ve hangi
davranışların başka insanlar tarafından kabul edilebilir
olduğunu öğrenmesi için yardıma ihtiyaçları vardır. Değerler
eğitimi bu aşamada öne çıkmaktadır.
Değerlerden bağımsız bir eğitim sistemi düşünmek
mümkün değildir. Bu nedenle asıl soru “okullarda değerler
eğitimi verilmeli mi?” değil; “okullar hangi değerleri, nasıl
öğretmeli?” olmalıdır. Okulların öncelikli görevi kültür
aktarımında öğretim programlarında açık olarak belirtilen
veya belirtilmeyen değerleri öğretmek, öğrencileri
belirlenen değerler doğrultusunda hayata hazırlamak. çocukların kişisel gelişimine katkıda bulunmaktır. Böylesi
bir yaklaşım, çocuk ve gençlerin karakterini ve benlik algısını
olumlu yönde etkiler. Bu yüzden bireyin belirli değerlerin
farkına varması, yeni değerler üretmesi, benimsemesi ve
içselleştirerek davranışları ile sergilemesi eğitim sisteminin
öncelikli sorumluluk alanı olmak zorundadır.
Demokratik toplumlarda eğitim kurumları; sadece
bilişsel amaçlara ulaşmak için değil, aynı zamanda insanı
insan yapan bütün evrensel değerlerin, öğrencilere verildiği
bir yapı olma anlayışına sahip olmak için de çaba sarf etmek
zorundadır. Eğitim için en temel değerlerden arınarak
tümüyle teknolojik ihtiyaçları karşılamaya çalışmak ya da
yalnızca geleneksel ve alışılagelmiş değerlere tutunmak,
bireylerde değer karmaşasına neden olacaktır. Eğitim, en
azından iyi bir insan, iyi bir yaşam ve sağlıklı bir toplum
oluşturmak yolunda gösterilen çabalar bütünü olarak
görülmelidir.
Temel insani değerleri benimsemiş bireyler yetiştirmek;
aile, toplum ve okulun başlıca görevleri arasındadır.
Evrensel değerlere uygun yapılandırılmış değerler eğitim
programlarının bireyin sosyal beceri, sosyal davranış, günlük
hayatta ortaya çıkan toplumsal sorunların, demokratik
değerler kazanımını, özgüven ve benlik saygısını anlamlı
düzeyde artırdığını ortaya koymaktadır.
Çocukların sosyal gelişimlerinde oldukça önemli bir yere
sahip olan; sosyal beceri, sosyal gelişim ve problem çözme
becerilerini kazanmada kritik ve duyarlı oldukları dönem
5-6 yaş arasıdır. Sosyal gelişim özelliklerini kazanmış okul
öncesi çağdaki çocuklar, akademik ve kişilerarası ilişkilerde
daha başarılı olmakta, ailesi, akranları ve öğretmenleri ile
daha sağlıklı ilişkiler kurabilmektedir.Değer kelimesi ahlaki inançları ve davranışları içerdiği
gibi anlam olarak bu kelimenin birbirinden farklı iki yönü
daha vardır. Bunlar kişisel tercihler ve kurallardır. Tercihler
ve kurallar birbirine zıt anlamdadır. Tercihler kişisel olduğu
için subjektif (taraflı), kurallar ise objektif olduğu için herkes
için eşit düzeyde geçerlidir. Din ya da inanç alanı bireylerin
kişisel tercih alanı olduğu için, okulda “dini değerler”
eğitimi çocukların sağlıklı gelişimi ve pedagojik açıdan
sorunludur. Tıpkı din eğitimi gibi, dini değerler eğitiminin
de okul dışında, aile tarafından verilmesi gerekir.
Çocuklara ahlaki bilincin ne zaman ve nasıl kazandırılacağı,
çocuğun bebeklikten itibaren sosyal, duygusal, bilişsel, dil ve
özbakım becerilerindeki gelişmeleri bilmekle ilgilidir. Bütün
bu süreçler göz ardı edilerek, 19. Milli Eğitim Şurasında
tartışıldığı şekliyle “tek din, tek mezhep” üzerinden tüm
topluma dayatılan zorunlu din dersleri gibi, dini değerler
temel alınarak yapılacak bir değerler eğitimi anlayışı ile
sağlıklı nesiller yetiştirmek mümkün değildir.
Evrensel özellik gösteren, farklılıklara duyarlı olan,
doğrudan bilgilendirici ve çocukların davranışlarını olumlu etkileyen değerler çocuklara öğretilmeli, farklı inançlara
göre değişiklik gösteren değerlerin öğretilmesi ise ailelere
bırakılmalıdır. Değerler eğitiminde çocuğun kendine güven
duygusu en önemli noktalardan birisidir. Değerler eğitimi
çocuğu korkutan değil, kendine güveni geliştirmeyi hedef
alan bir içerikte yapılmalıdır.
Deprem hayatını kaybedenlere, rahmet yaralılara acil şifalar, yakınlarına sabri cemil niyaz ediyorum. Rabbim bir daha böyle acıları yaşatmasın. Esenlik içinde kalın.