“Biz, Tanzimat’tan beridir, iflah edilmemek için, başına örülmedik çorap bırakılmayan bir düşünce nizamının çocuklarıyız. Tamamen erimememiz, tükenmememiz, Allah’ın bir lütfudur ve lütfa bağlı olarak bir avuç inanç kahramanın destanî direnişindendir. Atılan küçük küçük adımlarla bugüne ulaştık. Şimdi adımlarımızın arası daha genişlemiştir. Düşünce’nin geleceğe taşınması ve ülkeyi kuşatması için aydın bir kadroya sahip olunması gerektiğini, aydın bir kadronun da gençliği iyi eğitmekle mümkün olacaktır: “Düşüncemizin aydın adaylarını gençlik içinde aramalıyız. Bütün zamanımızı bir gençliğin eğitimine ayırmamız gerekiyor. Düşüncemizi, kavgamızı sırtlayacak olan gençliktir. Düşüncemizin gençliğini yoğurmaktır baş görevimiz. Aydın bir kadroya kavuşmanın tek yolu gençliğe yönelmektir. Gençliği olan, gençliği kazanan düşünce ve eylem hızla ülkeyi kuşatır. Halka ulaşmanın yolu da gençlikten geçiyor. Yani aydından geçiyor.
Halkı aydınlar etkiler, aydınlar yönlendirir. Aydınların da harmanlandığı yer gençliktir.” Milleti özüne döndürme ameliyesini gerçekleştirebilmek için önce milletin buna rıza göstermesi gerekiyor, milleti uyandırabilmek için gençleri kazanmak gerektiğini, gençlerin organize olmasıyla birlikte milletin güvenini kazanmış bir gençliğin uyanışı gerçekleştirmeliyiz: “Milleti yanımızda bulunca her şey değişir. İnkılabımızın adı, milleti kendi kendinden haberdar etmektir.
Bu, uyutulan devi uyandırmaktır. Bu dev uyanırsa, bize omuz verirse, fethin yolu açılır ancak. Önce bu devi uyandırmalı, ona hafızasını iade etmeliyiz. Bu devi uyandıracak olanlar ise ancak gençliğimizdir. Gençliği düzenleyip kol kol salmalıyız yurdun dört bir yanına. Bu dev’e, yani insanımıza, o anlatmalıdır bizi de ihanetleri de Batı’yı, Batıcıyı gençten duymalı, tanımalı millet. Ancak gence güvenir bir millet, ona inanır. Herkesten çok, gence kulak verir millet. Çünkü istikbal demek gençlik demektir, bunu bilir millet. Gençlik sahip çıkarsa kendisine, istikbalden emin olabilir ancak toplum. Gençliğin sözünde ve eyleminde seyreder istikbalin manzarasını. Milleti yanımıza almalıyız.
Kim gençliğini millete gönderirse ona teveccüh ediyor millet. “İslâm Gençliği bir zihniyetin yerleşmesinin yetişkin nesil eliyle değil, mutlaka gençler üzerinden temin edileceğini belirtmektedir. İslamcı düşünce içerisinde yer alan gençlerden Kur’an’ı yüzünden okuyamayanların sayısının az değildir, Kur’an okumasını bilmeyen bir gençliğin yetişiyor günümüzde, gençlere Kur’an okumasını öğretmek gerektiğini, bilhassa gençlik kuruluşlarının kurslar açması gerekiyor.
“Kur’an’ı hamil olmayınca, İslâm davası mı olurmuş? Bizi Kur’an’dan koparanlara cevabımız, İslam’ı bilmenin yanı sıra İslam’ı yaşamanın önemine işaret ediyoruz, Günün birinde Güzel, sakallı bir genç otubüs durağında gençlere yaklaşıyor, selam veriyor. Yüksek bir okula devam eden bizim gençlerimizdenmiş. Otobüste yan yana oturuyor gençlerle.
Bilinçli bir Müslüman aileden gelmemiş ve İmam-Hatip çıkışlı olmadığını; bu sebeple dinî konularda yeterli bilgisi bulunmadığını, İslami yazılardan çok istifade ettiğini, gençlerin sohbetlerine de katılmak suretiyle yetişmek istediğini anlatıyor. Bu ‘yetişme’yi, davayı başarılı biçimde ‘tebliğ’ etmek için ‘şart’ gördüğünü söylüyor gençlere gençler Hak veriyor, bu halis arkadaşa, Hak veriyor de ayrıca şunu da ekliyorlar: ‘Bir Müslüman için en iyi tebliğ, inancını yaşamasıdır.’ İslâm’ı gereği gibi yaşayan biri, yüzlerce vaaz erbabından daha iyi tebliğ ediyordur dinini.