Düğünlere gitmek İslam dininde caizdir. Hatta toplumsal dayanışmayı, kardeşliği ve akrabalık bağlarını güçlendirdiği için teşvik edilen bir davranıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) de düğünlere katılmış, evliliklerin ilan edilmesini, kutlanmasını ve bu mutluluğun paylaşılmasını uygun görmüştür.
Ancak elbette bu iznin de bazı ölçüleri ve sınırları vardır. Düğünün içeriği, ortamı ve yapılan etkinlikler; hükmün yönünü değiştirir.
Bazı düğünler, İslami ölçülere aykırı uygulamalar içerdiğinde gitmek mekruh hatta haram hale gelebilir. Bunlara dikkat edilmelidir:
Kadın-erkek karışık ortamlar: Mahremiyet kurallarına uyulmuyorsa uygun değildir.
Alkollü içki servisi: Haram kılınan içeceklerin bulunduğu ortama katılmak doğru değildir.
Aşırı müzik ve eğlence: Ruhani dengeyi bozan, günaha sevk eden aşırılıklar sakıncalıdır.
Tesettüre aykırı giyim-kuşam: İslamî örtünme sınırlarını aşan kıyafetler ortamı uygunsuz hale getirir.
İsraf ve gösteriş: Düğün bir sevincin paylaşımıdır, gösteriş ve kibir yarışına dönmemelidir.
Namazların aksatılması: İbadet bilinci, sevinç anında da korunmalıdır.
Bu tür durumlarda düğüne katılmamak, nezaketle açıklama yaparak geri durmak en doğru olandır. Müslüman, sevincini de hüznünü de Allah’ın rızası çerçevesinde yaşar.
Düğün, bir nikâhın ilanıdır; dolayısıyla toplumsal bir değeri vardır. Ancak harama kapı aralayan unsurlar içermediği sürece bu tür davetlere katılmak sünnettir ve toplumsal bağları güçlendirir.
Her şeyde olduğu gibi burada da ölçü, denge ve niyet esastır.
Sevincimizi paylaşırken Allah’ın rızasını unutmamak, en güzel düğün adabıdır.